Merhabalar...

Şu anda Elena Demiryürek'in blog'unda bulunuyorsunuz... Burada benim yazılarımı, röportajlarımı bulabilirsiniz... Fotoğraflarlara gün gelecek zenginleşecek bu blog ama şimdilik zamanı var... Hepinize geldiğiniz için teşekkür ederim

13 Ocak 2009 Salı

Adnan Kıstak: “Fenerbahçe’yi hissedin ve hissettirin”


Fenerbahçe Dergisi 49. Sayı
Röportaj: ELENA DEMİRYÜREK
Fotoğraflar: AHMET HOPYAR

Yıllar boyunca aynı şevk ve azimle voleybol için çalışmak… Milli Takımlara yüzlerce sporcu yetiştirmek binlerce sporcuyu eğitmek… Adnan Kıstak voleybol camiasının önünde şapka çıkarttığı başarılı ve idealist antrenörlerinden biri. Son iki yıldır Fenerbahçe Bayan Voleybol Takımımızın başında bulunan Kıstak, Fenerbahçemizin yeni hedeflerini ve son yıllarda voleybol alanında yaptığı atılımları Fenerbahçe Dergisi’ne anlattı. En büyük hedeflerinden bir tanesinin yıllar boyunca hizmet ettiği voleybolda Fenerbahçemizle birlikte şampiyonluk yaşamak olduğunu dile getiren Kıstak, sporcu yatırımı yapmanın Fenerbahçemizin ve Türk voleybolunun geleceğini olumlu yönde etkileyeceğini söyledi.

- Voleybola başlama öykünüzü bize biraz anlatır mısınız?
1968 yılında doğduğum semt olan Emirgan’da voleybola başladım. 1970 yılında antrenörlüğe başladım. 1970-1971 sezonunda da Emirgan’da bir bayan voleybol takımı kurduk ve o takımı çalıştırmaya başladım. Emirgan’dan sonra Taçspor’a geçtim ve burada antrenör oyuncu olarak görev yaptım. Emirgan, Taçspor, Beşiktaş gibi takımlarda oynadım. Sonrasında Yeşilyurt Bayan Voleybol Takımı’nın başına geçtim. O dönemde Yeşilyurt Mali Küme’deydi. 1989 yılında Yeşilyurt’u Türkiye Ligi’ne çıkarttık. En uzun antrenörlük kariyerim de burada oldu. 20 yıla yakın bir süre bu takımda antrenörlük yaptım. O arada Beşiktaş’ta da 3 yıl görev yaptım, Avrupa Kupaları’nda ilk dörde kalmasını sağladık. Yeşilyurt’ta1997 yılından itibaren daha fazla oyuncu yetiştirmeye başladık. 2003’e kadar Milli Takıma 22 oyuncu yetiştirmiş olduk. Neslihan Demir, Esra, Pelin, Ebru, Tülin, Aslı, Ayça gibi oyuncular bunlardan bazıları.
- Voleybol antrenörlüğünüzün gelişmesi için herhangi bir şey yaptınız mı?
1985 yılında uluslararası voleybol antrenörlüğü ile ilgili kurslara gitmeye başladım. 1985 -1993 yılları arasında kurslara aralıksız katıldım. 3. derece yani en üst seviye antrenörlük diplomasını aldım. Bunun ardından 3 yıl da gözlemci olarak bu kurslara katıldım. Daha sonra da antrenör hocalığı hakkını elde ettim. Ama ben antrenör olarak kalmayı tercih ettim.
Disiplin bir çalışma sevgiyle harmanlandığında başarı gelir

- Milli Takım’da da büyük bir isimsiniz. Özellikle yetiştirdiğiniz sporcuların başarısı ortada... Milli Takım kariyeriniz nasıl başladı?
Milli Takım kariyerim 1990 yılında başladı. Aynı yıl Genç Bayanlar Balkan Şampiyonası’nda Türkiye olarak birinciliği elde ettik. Ertesi yıl da bu şampiyonluk tekrarlandı. Takım kaptanımız Özlem Özçelik de o takım da yer alıyordu. Daha sonra 1993 yılında büyük bir gençleştirme operasyonu yaparak 8 Genç Milli Takım oyuncusunu A Milli Takıma çıkarttım. Onlarla birlikte A Milli Takım kariyerim başlamış oldu. O yıl Avrupa elemelerinde yenilgisiz bir şekilde bir üst tura geçtik. Türkiye, voleybol tarihinde 4. kez Avrupa Finali’ne katılmaya hak kazandı. Bu başarı ileriye iyi bir yatırım oldu. Bu arada 5 kez Balkan Şampiyonluğu, sayısız Bahar Kupası birinciliklerim ve ikinciliklerim var. Ayrıca 7 kez Genç Milli Takım ile Avrupa Finalleri’ne, 6 kez de Dünya Finalleri’ne katıldık. Bu katıldığımız organizasyonlardan çok sayıda madalya ile dönmedik ama Türk voleyboluna çok sayıda voleybolcu yetiştirdik. 17 yıldır kesintisiz Milli Takım antrenörlüğü yapıyorum. Bu sayede voleybol liginde bulunan 200 Türk sporcusunun 150-160 tanesi ile 4-5 yıl çalışma fırsatım oldu. Ayrıca Milli takımlarda toplamda 700 maça çıktım. Bu anlamda benden daha çok maç yapmış bir antrenör olduğunu sanmıyorum. Türkiye’de hiçbir branşta bu kadar çok maça çıkmış antrenör yok. Türkiye Ligleri’nde şampiyonluklar yaşamadım. Ancak ikincilik üçüncülükler aldım. Daha çok oyuncu yetiştirmeyi seven, kendi sistemimde belli bir ekol olarak çalışırım. Oyun disiplinini ve çok çalışmayı ilke olarak edinmiş bir insanım. Tabi bunlar sevgi - saygı çerçevesi içinde gerçekleşti.

Her şey de bir hayır vardır benim düsturum

- Fenerbahçe’ye geliş serüveninizi anlatır mısınız?
Fenerbahçe’ye geliş serüvenim, bundan 2 yıl önce başladı. Fenerbahçe’nin birinci lige çıktığı zaman gelecektim ama kısmet olmadı. Sonraki yıl bu kadroya dahil oldum. 100. yıl hedefleri doğrultusunda Başkanımız Aziz Yıldırım ve Asbaşkanlarımız büyük özverilerde bulundular. Seda’yı transfer ettiler. Onun transferi ile bir milat başladı. Türkiye’nin en genç ve başarılı oyuncusu Seda idi. Bu durum camiamızın bayan voleyboluna ne kadar ciddiyetle baktığının büyük bir işaretiydi. Geçen yıl mütevazı bir kadromuz vardı ve play-offlara kaldık. Orada da canla başla mücadele ettik ve sadece 2 sayı farkla Avrupa Kupaları’na katılma hakkımızı elde edemedik. “Her şeyde bir hayır vardır” derler. Ben de buna inandım. Çünkü bu yıl Avrupa Kupaları’na katılmamamız iyi oldu. Bunun nedeni de Dünya Şampiyonası nedeniyle ligler geç başladı. Bu nedenle lig maçları çok sıkışık bir takvimde yapılıyor. Kadromuz da belirli ve bu kadroyla iki kulvarda birden mücadele etmek zor olacaktı. Şimdi bunu daha iyi görüyorum. Yöneticilerimiz de bu fikri savundular. Hedef büyüttük, çıta yükselttik. Bu yıl iyi transferlerimiz oldu.

- Voleybol, Türkiye’de hak ettiği yeri pek bulamayan bir spor dalı. Bu açıdan bakıldığında sadece voleybol ile mi yaşamınızı sürdürdünüz yoksa ek bir işiniz de oldu mu?
Ben ilk başlarda voleybolla hobi olarak uğraştım. Yurt içi ve yurtdışında şirketlerim vardı. Uzun bir süre ticaretle uğraştım ama özellikle 1995 -1997 yıllarında voleybolla daha çok haşır neşir olmak ve gençleri yetiştirmek için iş yerlerimi kapattım. Ondan beri de tamamen voleybol ile ilgileniyorum. Voleybol maddi olarak ne getirdi derseniz, aslında maddi anlamda pek de bir şey getirmedi. Ama manevi olarak çok şeyler kazandım ve kazanmaya da devam edeceğim.

- Voleybolda sporculuk ve antrenörlük kariyeriniz dışında hangi alanlarda görev yaptınız?
Benim Avrupa’da düzenlenen kurslara gittiğim dönemde Türkiye’de voleybol yeni yeni gelişiyordu. Biz o yıllarda Antrenörler Derneği’ni kurduk ve bu Türkiye’de kurulan ilk derneklerdendi. Diğer antrenörleri de teşvik ettik. Kalbur üstü antrenörlerin hepsi bu kurslara gitti. Aynı zamanda buranın başkanlığını yaptım. Voleybol Vakfı yönetim kurulunda yer aldım. Bunlardan biraz uzaklaştım. Son iki yıldır da sadece kulübümle ilgileniyorum ve bundan da büyük keyif alıyorum.

- Erkek çocukları genelde futbola ya da basketbola özenir. Voleybol tutkusu sizde nasıl başladı?Ben futbolcu olarak başladım. Amatör ligde oynuyordum ve çok küçük olmama rağmen ikinci kaleci olarak görev yapıyordum. Orta okulun bahçesinde voleybol sahası vardı. Benden büyük kişiler beni voleybol oynamaya çağırırlardı. Ayrıca o yıllarda Emirgan’da bir voleybol takımı kurdular. Beni de çağırdılar ancak ilk antrenörüm olan Enver Göçener beni pek beğenmedi ve bu da bende bir hırs yarattı. Ertesi yıl Yıldız Milli Takım’a çağrılmıştım. Değer Eraybar o dönemde antrenörlük yapıyordu. A Milli Takımın, Eczacıbaşı’nın ve İtfaiye’nin antrenörüydü. Sabahları onun evine gider kahvaltı yapardım. Elimde çanta onunla birlikte tüm antrenmanlara çıktım. 16 yaşımda antrenörlüğe başladım. Ayhan Demir, Mehmet Fuat, Enver Göçener ve Değer Eraybar gibi o yılların en iyi antrenörleri ile çalıştım. Sabahtan akşama kadar salonda olurdum. Maçlar Teknik Üniversite salonunda yapılırdı ve biz hep orada olurduk. O kadar ki bazen oyuncu eksikliği olurdu ve biz de eksik oyuncuların yerine oyuna girerdik. 24 saatin 15 saatini voleybola adadık. İş hayatı olunca biraz ara verdim Yeşilyurt’ta antrenörlük yapmaya başlamamın ardından bu sevdam daha da gelişti. Yeşilyurt’ta antrenörlük yaparken Galatasaray Erkek Takımı’nda da yardımcı antrenörlük yapıyordum. Orada bulunduğum dönemde üç sezon Eczacıbaşı Erkek Takımı’na rağmen şampiyon olduk. Takımdaşlık vardı. Ahmet Gülüm’ün olduğu devreydi. Futbol ve başka branşlarda bu yaptıklarımı yapsaydım daha fazla maddi kazanç ve daha büyük saygı elde edebilirdim ama Neslihan’ın en iyi smaçör olması benim için daha büyük bir onur diye düşünüyorum.

Erkek voleybolunu bayanlara, bayanlarınkini de erkeklere uygulamayı severim

- Bayan voleybolunda iyi bir kariyeriniz var. Peki erkek voleybolu yerine neden bayan voleybolunu seçtiniz?
O yıllarda bayanlarda 8 takım vardı. Blok falan yoktu. Emirgan’da takım çalıştırırken 1.70 boyunda bir tane oyuncum vardı ve ikincisini bulmak imkansızdı. Böyle olunca bayan voleybolu bana çok yavan geldi ve uzun süre erkek voleybol takımlarını çalıştırdım. 1983 -1984 yıllarında yeniden bayan takımına döndüm. O yıllarda bayan voleybolu yeni yeni gelişiyordu. Antrenör açığı vardı. Ben özellikle bayan voleybolunu erkek, erkek voleybolunu da bayana uygulamayı seven bir antrenörüm. Bu konudaki girişimlerimde de başarılı sonuçlar aldım. Hala da erkeklerin güce dayalı voleybolunu bayanlara oynatmaya çalışıyorum. Bayan voleybolu erkek voleyboluna çok yaklaştı. Bayan voleybolu Türkiye’de erkek voleybolunun da önüne geçti. Bayan voleybolunun çok başarılı olacağını 1993 yılında söylemiştim. Bunun nedeni de basit: Erkek voleybolunda Dünya Kupası’na ve Olimpiyatlara giden takım sayısı 8 ya da 9. Yani sizin yapacağınız derece erkek voleybolunda 10.’luktan başlar. Sırbistan, İtalya, Bulgaristan, Almanya gibi takımlar var. Bayanlarda da bu durum farklı Avrupa’da yenemeyeceğimiz takım olmadığına göre bayanlarda bu durum daha çok.
- Fenerbahçe Bayan Voleybol Takımı için neler söyleyebiliriz? Kısa sürede çok yol kat etti. Bu süreci biraz anlatır mısınız?
Olaya kurumsal olarak bakmak lazım. 3 yıldır birinci ligde oynuyor. Fenerbahçe voleybolu uzun yıllar önce İstanbul ve Türkiye Şampiyonlukları yaşamış bir branştı. Ancak bu zamanla bitti ve Fenerbahçe’de bayan voleybolu tükendi. Çünkü iyi bir altyapı yoktu. Biz geldiğimizden beri ben sadece 100. yılı değil 110. 120. yılları da düşünüyorum. Fakat bunlar hemen olacak şeyler değil bunların altyapılarını hazırlamak gerekiyor. Bizim bir voleybol komitemiz var. Voleybol komitesi başta Hakan Dinçay olmak üzere kurumsallık anlamında çok önemli adımlar atıyorlar. Bilgisayar ortamına geçildi. Altyapıdaki oyuncularımızı Fenerbahçe Koleji ile ilişkilendirmeye başladık. Anadolu’dan getirilen çocuklar için ev tutuldu ve şu anda onlardan bir iki tanesi A Takım’da görev yapıyor. Kurumsallaştıktan sonra daha da genişleyeceğiz. Genç ve Yıldız Milli Takımlarının antrenörlüğünü yaptığım için bu çocuklardan da haberim oluyor. Bu avantajı da kulübüm yararına kullanabilirim. Altyapılar iyice oluştuktan sonra hem burada oyuncu yetiştirebileceğiz hem de dışarıda gelecek vaad eden çocukları toplayıp onlara burs sağlayıp A Takımlarımıza katacağız. Buradan netice almamız 4-5 yılı bulabilir. Elimizde olanları değerlendirmek ve dışardan gelenlerle takviye yapıp başarılı kadrolar kurmak. Ama asıl hedefimiz şu: Spor okullarıyla ilgili bir proje hazırladım. Fenerbahçe’nin sadece Kadıköy’de değil yurtiçi ve yurtdışında çeşitli yerlerde bulunan bir oluşum. Bütün illerde spor okulu açıp oyuncu yetiştirme programı hazırladık ve bütün illerde uygulansın istiyorum. Tüm teknik donanımını bizler oluşturacağız oradaki antrenörlere çalışma planı vereceğiz. Öyle ki İstanbul’da uygulanan planın aynısı Afyon’da, Adıyaman’da, Diyarbakır’da aynı şekilde uygulanacak. Daha ileri mertebede şenlik gibi müsabakalar düzenletip Anadolu’nun en iyilerini İstanbul’a getirtip onların bizimle çalışmasını sağlayacağız. 200 çocuğu İstanbul’a getirip onlara bakmak zor olacağı için hem onları bulundukları yerde eğitme olanağı bulacağız hem de Anadolu’nun potansiyelini ön plana çıkartacağız. Ben ve ekibim bunu başarabilirsek Fenerbahçe’nin ilerleyen yıllardaki 100 şampiyonluğunu garantilemiş oluruz. Hem Fenerbahçe için halkla ilişkileri geliştirmek hem sporu tüm Anadolu’ya yaymış olacağız.

- Antrenörleri de bu çerçevede biz mi yetiştireceğiz?
Bu olmayacak bir şey değil. Teknik ekibimiz çok güçlü. Voleybol şubesi yöneticilerine ve komitesine çok teşekkür ediyorum. Çünkü İtalya’da üst düzey bir istatistik programını bize getirdiler. Bu istatistik programı ile birlikte rakiplerimizi ve kendi çalışmalarımızı izleme şansı bulduk. Spor okulumuza da spor akademisinden ya da eski voleybolcu olan 4-5 arkadaşı da göreve başlattık. Hafta sonları spor okulunda çalışıyorlar. Hafta içinde de bizimle A Takım idmanına geliyorlar daha sonra da bu istatistik programı ile ilgileniyorlar. Çekirdek yeni antrenörler yetiştiriyoruz. Bu antrenörler oluşturacağımız yeni sistemde belki de bölge sorumlusu olacak ve Fenerbahçe’ye hizmet edecekler. Zaten 3 yıllık bir antrenman programı hazırladık. Bir antrenörün eline bu programı verdiğimizde 1. idmandan sonuncusuna kadar yapacağı ve yaptıracağı şeyler belli olacak. Ben hiçbir spor okulunda böyle müfredatlı bir program olduğunu sanmıyorum. Bu çalışma 6-7 ayımızı aldı. Şimdi bunları şekillerle slayt şeklinde yapacağız. Antrenörleri de bu anlamda yetiştireceğimiz için büyük önemi var.
- Siz bir çok yerde antrenörlük yapmış bir insan olarak Fenerbahçe Dereağzı Tesisleri’ni nasıl buluyorsunuz?2006 yılını tamamladıktan sonra 100. yıl olması dolayısıyla başta Başkanımız Aziz Yıldırım olmak üzere Mahmut Uslu, Hakan Dinçay ve diğer yönetim kurulu üyelerimizin katkıları yadsınamaz. Ben başka takımlarda antrenörlük yapmama karşın Fenerbahçeliyim. Bir antrenör olarak bence en önemli şey tuttuğu takımı yönetiyor ve orada şampiyonluğu kovalıyor olması. Bence benim en büyük kazancımda bu. Milli Takım kaptanımız Özlem, Çiğdem Can, Pelin Çelik’i kadromuza kattık. Bia ve Marina’yı da Fenerbahçemize kattık. Yeni transferlerimizin de gelmesiyle bu kadro daha da güçlendi. Kurumsallık çok iyi başladı ve devam ediyor. Gerek yönetimimize gerekse komitemizle iyi bir ilişki içindeyiz. Bunların semeresini 4-5 yıl sonra alacağız. Sporcularıma “Fenerbahçe’yi hissedin ve hissettirin” sloganını benimsetirim.- Dereağzı, büyük bir tesis burada diğer şubeler ile olan diyaloglarınız nasıl?Biz bayan basketbol takımımız örnek aldık. Onların yaptıklarından yola çıktık. Biz bu yolda ilerleyip belki ilerde onları bile geçmek istiyoruz. Bu aramızda tatlı bir rekabet. Burada hepsine teşekkür ediyorum. Onlar bizim maçlarımıza geliyor biz onların maçlarına gidiyoruz. Bu tamamen bir aile ortamı olduğumuzun göstergesi. Zaten sadece bir futbolcuya parayı verdim oyna demekle olmuyor bunun için sporcunun bulunduğu ortam çok önemli. Onların kulüp sevgisini, takımdaşlığı ortaya çıkartmaları gerekiyor. Bu yıl fazlası ile var. Fenerbahçe geçtiğimiz yıllarda hiç şampiyon olmadı ama şampiyonluğu tatmış ve bunun değerini işi bilen oyuncularımız var. Dereağzı kapısından girdiğimde Olimpiyat köyüne girmişim gibi hissediyorum kendimi. Voleybolu buradaki her yerde bulabilirsiniz. Bu tesis spora büyük bir hizmet. Ben Beşiktaş’ta ve Galatasaray’da da çalıştım ama bu tesis kadar spora hizmet eden bir yer daha görmedim.

- Seyirci hakkında neler söyleyebilirsiniz?
Seyircimiz bizi hiç yalnız bırakmıyorlar. Biz maç kazandıkça bu sayı gittikçe de artacaktır. Önümüzdeki yıllarda yapılacak olan salonumuzda da özellikle bayan voleybolu maçlarında büyük bir doluluk olacağına inanıyorum.
- Çok yoğun bir mesai harcıyorsunuz. Nasıl denge sağlıyorsunuz?
Yetenekli ve bilgili arkadaşlar var onların hepsi İngilizce ve bilgisayar biliyorlar. Benim için mesai budur. 17 yıldır tatil yapmıyorum. Çünkü Türkiye’de her yıl takım çalıştırdım. Kulübün sezonu bitiyor milli takım sezonu başlıyor. Kızım var onunla da doğru düzgün bu süre içinde tatil yapamadım.
- Kızınız voleybolla uğraşıyor mu?
Kızımın voleybol oynamasını istemedim. Çünkü babası antrenör olan oyuncular için iyi şeyler söylenmiyor. Bugüne kadar kimse bana benim hakkımı yedin diye gelemez. Herkesi eşit çalıştırırım herkesten eşit verim beklerim.
- Kesintisiz 17 yıl çalıştığınızı söylediniz yorulmadınız mı?
Hedefleri olduğu müddetçe bir insanın yorulacağını düşünmüyorum. Voleybol gözle görülmeyen değişikliklere neden oluyor. Ben çok başarısızlıklar da gördüm, hak etmediğim davranışlar ya da tutumlarla da karşılaştım ama bu gibi tutumların bana bir zararı olmayacağına inanıyorum.
- Son olarak neler söylemek istersiniz?
Beni seçtikleri ve bana destek verdikleri için yöneticilerimize teşekkür ediyorum. Burada kalıcı şeyler yapmayı düşünüyorum. Bizi iyi motive ediyorlar. Bize destek veren herkese teşekkür ediyorum. Kulübümüze voleybola yaptığı katkılardan dolayı bir voleybol adamı olarak teşekkür ediyorum.

Hiç yorum yok: