Merhabalar...

Şu anda Elena Demiryürek'in blog'unda bulunuyorsunuz... Burada benim yazılarımı, röportajlarımı bulabilirsiniz... Fotoğraflarlara gün gelecek zenginleşecek bu blog ama şimdilik zamanı var... Hepinize geldiğiniz için teşekkür ederim

15 Ocak 2009 Perşembe

Fenerbahçe son kulübüm olacak

Fenerbahçe Dergisi 50. Sayısı
Röportaj: Elena Demiryürek
Fotoğraf: Ahmet Hopyar

Fenerbahçemizin 2006 yılında renklerine kattığı Halli Akkaş, uluslararası arenada katıldığı yarışlarda hem ülkemizi hem de Fenerbahçemizi başarı ile temsil ediyor. Halil Akkaş’ın ilk anda dikkati çeken özelliği; sakinliği. Bu öyle bir sakinlik ki o kadar başarıyı kazanan bir insanın bu kadar sakin olması insanın garibine gidiyor. Bir atletin daha hiperaktif olacağı düşüncesi yerleşmiş nedense aklımıza…

- Atletizm Türkiye’de son zamanlara kadar kamuoyunun fazla ilgili göstermediği, basının fazla yer vermediği bir spor dalıydı. Senin bu sporu seçmenin nedeni nedir?
Ben atletizme tamamen tesadüf eseri başladım ve yaptıkça sevdim. Basında çok fazla yer almadığı konusu ile ilgili baktığınızda başarı geldikçe basın ilgi göstermeye başlıyor. Başarı geldikçe basının bu branşlar ile ilgileneceğine ve sporun sadece futbol olmadığını anlayacağına inanıyorum. Atletizmde bizler ulusal ve uluslararası platformda başarı kazandıkça bu spora ilgi de o derece artacaktır.
- Atletizme tesadüf eseri başladığını söyledin. Bu tesadüften biraz bahseder misin?
Beden eğitimi öğretmenimiz okulda atletizm takımı için seçme yapıyordu. Arkadaşım da okul takımındaydı, bana “Sen de gel, bu seçmelere gir” dedi. Ben de biraz da onun teşvikleriyle seçmelere girdim. Bu seçmeleri kazanıp okul takımına girdim. Orta 3’te başladım atletizme. Lise 3’e geldiğimde uluslararası alanda başarılarım vardı. Milli Takıma da seçilme şerefine eriştim. 2001 yılından bugüne hala o onuru yaşıyorum. Uzun yıllar da yaşamayı sürdürmeyi hedefliyorum. Hem kulübümü hem de milli takımı en iyi şekilde temsil ettiğime inanıyorum.

- Uluslararası arenada büyük başarılar kazanıyorsun. Antrenman programın nasıl?
Günde 5-6 saati bulan zorlu bir antrenman programım var.


- Çok planlı bir hayatın olduğu belli. Bu planlamayı kimler yapıyor? Başarında payı olan insanları bize tanıtır mısın?
Benim başarımda Kulübümden, Başkanımıza, antrenörüme kadar herkesin payı var. Ben sadece yarışan ve podyumda baş gösteren kişiyim. Bu anlamda başrol oyuncusuyum. Ama eğer saydığım kişi ve kurumlar olmazsa o başrol oyuncusunun da bir etkinliği kalmıyor. Bu sahip olduğum olanakların kıymetini bilip çok çalışınca başarı kendiliğinden geliyor. Antrenörüm Ramazan Kutlu. 9 yıldır onunla çalışıyorum. İlerleyen zamanlarda onunla daha büyük başarılara imza atacağımıza inanıyorum.
- Senin için güçlü olan bir rakibi nasıl izliyorsun? Bu rakipler için nasıl taktikler kullanıyorsun?
Ayrı ayrı branşlarda yarışıyoruz. Bunun nedeni rakiplerimizin durumunu görmek. Onların hangi branşta daha iyi olduklarını görmek. 3000 metre yarışı için baktığınızda rakibi 1500 metre ve 5000 metredeki performansına göre değerlendiriyoruz. 1500 metrede iyiyse hızlı bir rakip demektir. Onun için yarışı son tura bırakmamak için yarışın ilk turlarında başarıyı yakalıyoruz. 5000 metrede daha iyiyse o zaman dayanıklılığı iyi demektir. Onu sondaki ataklarımla geçmeye çalışıyorum. Böyle değişik taktikler geliştiriyoruz.

- Türkiye’deki atletizme bakışla yurtdışındaki atletizme bakış nasıl? Bu konuda ne gibi eksilerimiz ve artılarımız var?
Atletizm son 4-5 yıldır kulüplerinde desteği ile artıyor. İstenilen konuma yavaş yavaş gelinmeye başlandı. Atletizmi belki de çok başarılı göstermeyen şey farklı farklı dönemlerde alınan başarılar. 2002’de Süreyya’nın Avrupa Şampiyonluğu 2003’te Dünya ikinciliği… 2004’te Elvan’ın Dünya rekoru kırması Eşref’in Olimpiyat üçüncüsü olması. 2006-2007’de benim aldığım başarılar… Bunlar ayrı ayrı zamanlarda kazanıldığı için çok fazla bütünlük yokmuş gibi geliyor. Ama ben inanıyorum ki Osaka’da yapılacak Dünya Atletizm Şampiyonası’nda Türkiye’ye özlenen madalyayı getireceğimize inanıyorum.

- Spor özellikle de atletizm zor bir meslek. Sakatlıklar ya da talihsizlikler yaşanabiliyor. Sen bu gibi bir durumla karşı karşıya kaldın mı? Eğer günün birinde artık bu sporu yapamayacağını düşünürsen ne yapmayı planlıyorsun?
Herkes bir gün o podyumdan inecek. Bu kesin bir şey. Gelecek ile ilgili henüz bir plan yapmadım. Mümkün olduğu kadar çok başarıya imza atmak ve yapabildiğim kadar çok şey yapmak istiyorum. Hayatı bu anlamda oluruna bırakmak gerektiğine inanıyorum. Zaman bakalım bize ne gösterecek demek gerekiyor.

- Kariyerinde “işte bu” dediğin başarı hangisi? Bunu yakalamaya ne kadar yakınsın?
Avrupa’da ve Türkiye’de yeni yeni adımı duyurmaya başladığıma inanıyorum. Zirveye çıkmak zor ama orada kalıcı olmak daha da zor. Türk atletizmi adına ilkler, başarılar kazandırmak istiyorum ve bunu yapabileceğime inanıyorum. Hem Avrupa’da hem de Dünya’da başarılara imza atmak istiyorum.
- Yarışlara çıkmadan önce bir uğurun var mı?
Hayır, yok. Öyle şeyler yapmıyorum. Sadece konsantrasyonunun önemli olduğuna inanıyorum. Aşırı stresli bir yapım zaten yok. O nedenle yarışlardan önce gerilmiyorum ya da panik falan olmuyorum. Kendimi koşarken dışarıya karşı kapatıyorum.

- Sarı forma ile müsabakalara çıkışın uzun süre konuşuldu. Sponsorluk dedin. Bunun biraz da Fenerbahçe ile ilgisi var mı?
O aslında federasyonun verdiği Milli forma… Her yarışa farklı bir forma ile çıkıyorum genelde.

- Fenerbahçe’ye geliş öykünü bize anlatır mısın?
Fenerbahçe’ye geliş öyküm aslında eskilere dayanıyordu ama hep bir pürüz çıkıyordu ve son anda Fenerbahçe’ye gelemiyordum ama nasip 100. yılımızaymış. Buraya kalıcı olmak için geldim. 100. yılda payım olsun istiyorum. Fenerbahçe’nin artık son kulübüm olmasını ve atletizmi Fenerbahçe’de bırakmayı hedefliyorum. Buraya gelmemde başta sayın Başkanımız Aziz Yıldırım’ın atletizme ve amatör branşlara verdiği önemin payı büyük. Onun ilgisi alakası beni ve benim gibi bu branşlarda mücadele eden sporcular için çok önemli.

- Fenerbahçe’nin atletizme bakışını nasıl buluyorsun?
Fenerbahçe’nin atletizme bakış açısından ziyade amatör branşlara bakış açısı bu ülke için büyük önem taşıyor. Çünkü Fenerbahçe her branşta şampiyon olmaya oynayan ve bu alanların tamamında var olmak için uğraşan bir yapıya sahip. Bazı spor kulüpleri gibi sadece isminde “spor kulübü” yazıp, sporu sadece futboldan ibaret sanan bir yapısı yok. Futbola önem verdiği kadar amatör branşlara da önem veriyor ve verdiği bu önem sayesinde her sporcunun saygısını kazanıyor. Böyle büyük bir camiada olmak zaten başlı başına bir öneme sahip.

- Planlı bir hayatın olduğunu görüyoruz. Bu seni zaman zaman yormuyor mu? “Tamam, bir molaya ihtiyacım var” dediğin olmuyor mu?
Hayatı rahat yaşamayı herkes ister ama belli zorluklara katlanmak ve amacınız olan şey uğrunda mücadele etmek çok büyük önem taşıyor. Hayatınızda belirlediğiniz hedefler ve hayat felsefesi için yapılması gereken şey çok çalışmaksa bu katlanılabilir bir durumdur. Çünkü sonunda ülkenizi, kulübünüzü size inanan yarışlarınızı izleyen insanları onurlandırmak ve bu sayede onların alkışlarını, sevgilerini hatta kalplerini kazanmak tüm zorlukları geride bırakmanızı sağlıyor. Çünkü o an her türlü olumsuzluğu siliyor.

- Ailen ve arkadaşlarına nasıl vakit ayırıyorsun?
Antrenmanlarım dışında televizyon izlerim, dışarı çıkarım, alışveriş yaparım. Memleketim Kütahya’da olursam arkadaşlarım ile buluşur, onlarla vakit geçiririm. Ailemi kamplardan pek görme şansım olmuyor. Vakit buldukça onlarla birlikte olmaya çalışıyorum. Bir aylık kamplarımız oluyor. Kampın son iki üç günü eşyalarımı toplayıp bir diğer kampa gitmek için uğraşıyor oluyorum.

- Stresli bir işin olduğu açık. Kendini bir yarışa mental olarak nasıl hazırlıyorsun? Bir psikolog ile çalışıyor musun?
Benim çalıştığım bir psikolog yok. Milli Takım için Karaman kampında bulunduğum sırada bir psikolog gönderdiler bana. Ülkenin en iyi psikologlarından biriymiş. Psikolog bayanla konuşmaya başladık. O bir şeyler sordu, ben konuştum. Daha sonra o bayan genel müdürün yanına gitmiş ve benimle ilgili olarak “Ben bu çocuğu çözemedim. Konsantrasyon konusunda bir sorunu yok. Ayrıca soruyorum; ‘Yanındaki rakibin dünya rekortmeni seni geçmesi konusunda endişelenmiyor musun?’ diye, o bana ‘Onda da iki bacak var bende de var.’ Bu çocukta stres falan yok” demiş. Bu biraz da kendine güvenle alakalı.

- Son olarak hedeflerin nelerdir?
100. yılda kulübümüze başarılar getirmek için çalışacağız. Mayıs ayında yapılacak olan Şampiyon Kulüpler Kupası’nda Fenerbahçemizi takım olarak başarıya götürmeyi istiyoruz. Daha sonra Osaka’da yapılacak şampiyonada ülkemize madalya kazandırmak ve en önemlisi 2008 Pekin Olimpiyatları’nda hem ülkemi hem de Fenerbahçe’yi en iyi şekilde temsil ederek, madalya kazanmak istiyorum.

Cumhur Can Halil Akkaş hakkındaki görüşleri:
Öncelikle Halil Akkaş, 100. yılda atletizm şubemize Fenerbahçe Spor Kulübü’ne kalıcı olarak kazandırmak istediğimiz sporculardan biriydi. Bunun çalışmasını geçen yıldan beri yapmaktaydık. Bunu sezon başında bazı dostlarımızın devreye girmesi sayesinde başardık. Halil Akkaş, sporculuğu ve kişiliği ile Fenerbahçe Spor Kulübü’ne yakışan bir atletimizdir. Bu yıl bu felsefe ile yola çıkarak, başarıdan önce kulübümüze yakışan ama daha sonradan başarı getiren sporcularla bu sezona ve daha sonraki sezonlara devam etmeyi amaçladık. Bu çerçevede Halil Akkaş bunun en iyi örneğidir. Türkiye atletizminde bana göre Halil Akkaş bir yerde diğer tüm atletler ise diğer taraftadır. Bunu da her yönüyle bugüne kadar ispatlamıştır. Uzun yıllardır kendisini keşfeden hocası Ramazan Kutlu’ya da hepimizin teşekkür etmesi gerekmektedir. Büyük özveriyle baştan beri onun peşinde koşması ve Halil’i bu seviyeye getirmesi en başında kendisi ve hocası daha çok çalışarak, daha çok yurt dışında koşarak ve tecrübe edinerek kulübümüzün forması altında daha büyük başarılara imza atacaklardır. Bizlerde biraz sabrederek bu başarılarını hep beraber seyredip onu alkışlayacağız.Transfer edildiği günden beri başta Sayın Başkanımız Aziz Yıldırım’a, yönetim kurulu üyelerimiz ve bu transferde emeği geçen herkese teşekkür eder, desteklerinin devamını beklerim.

Hiç yorum yok: